KIZ ÇOCUĞU – Nisanur OYAN
Bir kız çocuğu doğar dünyaya.
Elleri minik, gözleri maviyi andıran renkte güzel. Saçları sarı, kaşları hafiften kavisli. Yüzüne baktığında masumiyeti andıran, kendini hiçbir şey yapmasına gerek olmadan sevdiren bebek. Kirpikleri uzun, ayakları tombul. Ağladığında annesinin tedirgin olduğu, ne derdi var diye düşündüğü bebek. Babasının ilk göz ağrısı. Kızının güzelliğinden alamaz kendisini. İlk adımlarını atar sonra yavaş yavaş. Arada düşer, dengesiz kalınca. Ama tutarlar ellerinden her zaman. Dizleri acır, bir süre ovuşturur annesi. Sonra da üfler acısı dinsin diye.
Büyür gün geçtikçe. Gün doğdukça. Sevgi gördükçe. Sonra… Sonra bir şey olur. Tek bir şey. Anlam veremez, algılayamaz nedenini. Herkes gider yayından. Uzaklaşır. Büyüdükçe silinir tüm dünya. Ve tanımadığı yere düşer sonunda. Herkes dünyasında mutluyken o, çırpınır düştüğü yerde. Dönüp dolaşır bulamaz yolunu. Herkesin gemisi yüzerken etrafında, o kızın gemisini batırmak için bekleyenler vardır karşısında. Kinlenir artık. Nefretlenir. Duygusuzlaşır. Sabırsızlaşır. Merhametini kaybeder. Ve yolunu da.
Kendi kendine bir yol bulmaya çalışır. Bulur da kendince. Ama orada taşlı olan ne varsa yok etmek için tekme atar durur etrafına. Savaşı ile yürüdüğü yollarla değil, kendisine yenilir hep.
“Kendi yüreğine harp ilan edersen eğer, yaralanmadan çıkamazsın o savaştan
Muzaffer bir galip olsan da, sonunda yenilen kalbindir aslında”
Yenildi o kız da yüreğine her seferinde. Yok olup giden babasını hiç bulamadı. Yanından çekip giden annesini hiç tanımadı. Onu sevmeyen ablasını asla görmedi. Beyaz ülkelerde gezdiğini zannetti. Halbuki geçtiği yollar yılanalar ile doluydu. Adım attığı her anda soktular kızı. Hissetmedi bile öfkesinden acısını. Her yeri kan ter içinde kalmış, hala düşman sandığı taşlarla boğuşuyordu. Damarlarına zehir enjekte etti hep yılanlar. Köpekler saldırdı sonra tüm salyalarıyla. Kediler çizdi teninin her yerini. Kargalar tiftiklemeye bile başladılar artık etlerini. Bir önemi yoktu artık. Yorgun, bitkin bir haldeydi. Ve ölümle baş başaydı artık.
Kim ki o? Küçükken ayakları tombul olan o kız mıydı hâlâ?
Hâlâ korkan, hâlâ gülen sevimli kız. Kitapları ne çok severdi oysa. Hepsi yırtılmış. Her bir yazarın adı silinmiş kapaklardan. Gülmeyi severdi o. Güzeldi gülmek çünkü. Ama hasretti işte.
Artık gülemezdi…
FOTOĞRAF: Dilber SANCAK